Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

 
Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

Kanal 1 bu olguyu yeni ortaya koyuyormuşçasına altını çizerek sundu. Bu arada kürsülerde yer alan AKP yöneticileri deprem bölgelerinde çoğu merkez iktidar ile yerel yönetimler arasında ilişkilerin iyi olmadığını, bu durumun maalesef bu bölgelerde iyi olmayan ilişkilerin deprem konusunda yardımları da olumsuz etkilediğini söylediler. Pazarlıkların açık olması, benim gibi açık pazarlık konusunda biraz mahcup olan insanlara yadırgatıcı gelen bu hususu artık hiç yadırgamaz oldum. ***Zaten yurttaş her alanda yaşadıklarıyla bu gerçeği biliyor. Zaten AKP bu noktanın hiç akıllardan çıkmamasına azami özen göstermektedir. Bu defa iktidarın “Bizim alacağımız karşılık ne olacak” sorusunu altını çok çizerek sormuş olması ve bağlantıyı daha sıkça dile getirmesi tepkinin büyümesine yol açmış olsa gerek. Yani diyeceğim odur ki sözü edilen politikacılar da bir sıkıntılarını dile getirmektedirler. Bakmayın siz AKP’nin söylemleriyle “birinci çoğul şahıs” iktidarı izlenimi uyandırmasına, bal gibi bir “birinci tekil şahıs” iktidarı olan AKP döneminde asliye hukuk davalarında bile çıkacak sonuç söz konusu vatandaşın siyasi iktidarla ilişkilerine bağlıdır. Bu tür tekliflere gösterilen kamuoyu tepkisinin gittikçe yumuşaması gelecek için bu konuda fazla iyimser olunmasını imkânsız kılıyor. Siyasetçiler, bilimadamları, gazeteciler, yerel yönetim sorumluları, salonlarda, meydanlarda toplandılar, birbiri ardına demeçler patlattılar. O yüzdendir ki depremzedelere yardımların yerel yönetimlerle AKP arasındaki ilişkilere bağlanmasını yorumlarken seçmenin bu konudaki teşvik edici tavrının da etkisi olduğunu unutmayalım. Kısacası çaresizliklerini anlatmaktadırlar. Onun için AKP’nin deprem yardımının açık seçik AKP’ye bağlı belediyelerle ilişkilendirilmesi ve tepki gösterilmesinin fazla yadırganmaması gerekir. Bu defa da durum aynıdır. Son olarak aynı kuşkuların duyulmasına şaşırmamak gerekir. Oy gelmesi ihtimali fazla olmayan kesimlerin ikramiye dışında tutulması “Bu işin bana oy getirisi ne olacak ki bunu önceden bilelim” gerçeğinin geçerli olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. Bu bakımdan Kanal 1’in pek bilinen bir gerçeğin altını çizmesini, bu kadar önemsemesini yadırgamamak gerek. Tayyip Bey, “Bize oy vermezseniz depremde yardım beklemeyin!” diye tehdit savurmamakta, pek bilinen “Sev beni seveyim seni” ilkesini hatırlatmaktadır. “What can I do for you?” sorusuyla karşılaşınca “Ne istediğinizi fazla eğip bükmeden, doğrudan, dobra dobra söyleyin” derim, nasıl olsa bunu açıkça sorulmuş bir soru izleyecektir. Yıllardır vatandaşlara yapılan yardımların oy oranına yansımasına bağlı olduğunu yazıyor ve politikacıdan, oy karşılığı olmadan zırnık alınamayacağını söylüyoruz. 6 Şubat günü asrın felaketi olarak anıldı. Bunlar deprem bölgesindeki seçmenin yerel yönetimin merkezi idare ile ilişkilerine çok önem verdiğinin ve muhalefetin yaralarımızı sarmada ne yardımı olabilir ki diyerek hep merkezi ve yerel yönetim ilişkilerinin üzerinde durmaktadırlar. Her türlü hizmetin götürülmesinde bizden olanlar ve olmayanlar ayrımını göz önünde bulunduran AKP, “Sev beni seveyim seni” tekerlemesini akıldan çıkarmamaya dikkat etmektedir. Bütün bunlardan rahatça çıkarabiliyoruz ki deprem konusunda son bir yılda elle tutulur bir şey yapılmış değildir. ",. Biz daha önce yukarıda da belirttiğimiz gibi şu son 20 yılın seçimlerinde daha ne ahlaksız teklifler gördük. Son 20 yıl birbirini izleyen hemen çoğu da AKP zaferi olarak algılanan ve sunulan seçimler bu ahlaksız tekliflerin çok sık yapıldığı daha doğrusu bir yaşam biçimi haline geldiği bir dönemdir. Şu emekli maaşı skandalına bakın. ***Yıllar önce ABD’de uzunca kaldığım ve yoğun ilişkiler yaşadığım, Amerikan aile yapısının karmaşıklığını da yakından kavramak olanağını bulduğumu sandığım bir dönemde her şeyin, karşılığında “Ne istiyorsun” sorusuna bağlandığı bir diyarda, “Peki bundan benim çıkarım ne olacak” sorusunun hiç sıkılmadan rahatlıkla sorulduğuna tanık olmuştum.

Ali Sirmen: Biat etmeyene hayat yok

***Yıllar önce ABD’de uzunca kaldığım ve yoğun ilişkiler yaşadığım, Amerikan aile yapısının karmaşıklığını da yakından kavramak olanağını bulduğumu sandığım bir dönemde her şeyin, karşılığında “Ne istiyorsun” sorusuna bağlandığı bir diyarda, “Peki bundan benim çıkarım ne olacak” sorusunun hiç sıkılmadan rahatlıkla sorulduğuna tanık olmuştum. Zaten AKP bu noktanın hiç akıllardan çıkmamasına azami özen göstermektedir. Onun için AKP’nin deprem yardımının açık seçik AKP’ye bağlı belediyelerle ilişkilendirilmesi ve tepki gösterilmesinin fazla yadırganmaması gerekir. Tayyip Bey, “Bize oy vermezseniz depremde yardım beklemeyin!” diye tehdit savurmamakta, pek bilinen “Sev beni seveyim seni” ilkesini hatırlatmaktadır. Pazarlıkların açık olması, benim gibi açık pazarlık konusunda biraz mahcup olan insanlara yadırgatıcı gelen bu hususu artık hiç yadırgamaz oldum. O yüzdendir ki depremzedelere yardımların yerel yönetimlerle AKP arasındaki ilişkilere bağlanmasını yorumlarken seçmenin bu konudaki teşvik edici tavrının da etkisi olduğunu unutmayalım. ***Zaten yurttaş her alanda yaşadıklarıyla bu gerçeği biliyor. Kısacası çaresizliklerini anlatmaktadırlar. Bu arada kürsülerde yer alan AKP yöneticileri deprem bölgelerinde çoğu merkez iktidar ile yerel yönetimler arasında ilişkilerin iyi olmadığını, bu durumun maalesef bu bölgelerde iyi olmayan ilişkilerin deprem konusunda yardımları da olumsuz etkilediğini söylediler. ",. Bakmayın siz AKP’nin söylemleriyle “birinci çoğul şahıs” iktidarı izlenimi uyandırmasına, bal gibi bir “birinci tekil şahıs” iktidarı olan AKP döneminde asliye hukuk davalarında bile çıkacak sonuç söz konusu vatandaşın siyasi iktidarla ilişkilerine bağlıdır. Yani diyeceğim odur ki sözü edilen politikacılar da bir sıkıntılarını dile getirmektedirler. Siyasetçiler, bilimadamları, gazeteciler, yerel yönetim sorumluları, salonlarda, meydanlarda toplandılar, birbiri ardına demeçler patlattılar. Yıllardır vatandaşlara yapılan yardımların oy oranına yansımasına bağlı olduğunu yazıyor ve politikacıdan, oy karşılığı olmadan zırnık alınamayacağını söylüyoruz. Şu emekli maaşı skandalına bakın. Bu bakımdan Kanal 1’in pek bilinen bir gerçeğin altını çizmesini, bu kadar önemsemesini yadırgamamak gerek. Bu defa da durum aynıdır. Son 20 yıl birbirini izleyen hemen çoğu da AKP zaferi olarak algılanan ve sunulan seçimler bu ahlaksız tekliflerin çok sık yapıldığı daha doğrusu bir yaşam biçimi haline geldiği bir dönemdir. Bu defa iktidarın “Bizim alacağımız karşılık ne olacak” sorusunu altını çok çizerek sormuş olması ve bağlantıyı daha sıkça dile getirmesi tepkinin büyümesine yol açmış olsa gerek. Bu tür tekliflere gösterilen kamuoyu tepkisinin gittikçe yumuşaması gelecek için bu konuda fazla iyimser olunmasını imkânsız kılıyor. Her türlü hizmetin götürülmesinde bizden olanlar ve olmayanlar ayrımını göz önünde bulunduran AKP, “Sev beni seveyim seni” tekerlemesini akıldan çıkarmamaya dikkat etmektedir. Son olarak aynı kuşkuların duyulmasına şaşırmamak gerekir. Bunlar deprem bölgesindeki seçmenin yerel yönetimin merkezi idare ile ilişkilerine çok önem verdiğinin ve muhalefetin yaralarımızı sarmada ne yardımı olabilir ki diyerek hep merkezi ve yerel yönetim ilişkilerinin üzerinde durmaktadırlar. Biz daha önce yukarıda da belirttiğimiz gibi şu son 20 yılın seçimlerinde daha ne ahlaksız teklifler gördük. “What can I do for you?” sorusuyla karşılaşınca “Ne istediğinizi fazla eğip bükmeden, doğrudan, dobra dobra söyleyin” derim, nasıl olsa bunu açıkça sorulmuş bir soru izleyecektir. Bütün bunlardan rahatça çıkarabiliyoruz ki deprem konusunda son bir yılda elle tutulur bir şey yapılmış değildir. Oy gelmesi ihtimali fazla olmayan kesimlerin ikramiye dışında tutulması “Bu işin bana oy getirisi ne olacak ki bunu önceden bilelim” gerçeğinin geçerli olduğunu bir kere daha kanıtlamıştır. Kanal 1 bu olguyu yeni ortaya koyuyormuşçasına altını çizerek sundu. 6 Şubat günü asrın felaketi olarak anıldı.